Hz Mehdi as (Hatemul veli) hakkındaki ifşatlar (4)



Hâtemü’l-Evliyâ’nın
Velâyet Reisliği, İmamlığı ve Makâmı:

Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh Hazretleri “Hatmü’l-Evliyâ” kitabı’nın sekizinci bölümünde; Hâtemü’l-Evliyâ’nın velâyet reisliği, imamlığı ve peygamberliğe çok yakın olan makâmı hakkında şöyle buyurmuştur:

“O’nunla konuşan dedi ki: Velâyet’in imamlığını, reisliğini ve “Hatmü’l-velâye”yi elinde bulunduran bu velînin sıfatı nedir?

Buyurdu ki: İşte o peygamberlere çok yakındır, neredeyse onlara kavuşacak!

Dedi ki: Makâmı nerededir?

Buyurdu ki: Velîlerin menzillerinin üstünde; kendisini O’nun vahdâniyyet’i husûsunda tek ve benzersiz kılan ‘Ferdâniyyet mülkü’ndedir. Onun münâcaatı mülk meclislerinde O’nunla yüzyüzedir, hediyeleri ise önderlik hazînelerindendir.

Dedi ki: Önderlik hazîneleri de nedir?

Buyurdu ki: İşte şu üç hazînedir: Velîlerin ilâhî minnetleri, idâreyi elinde bulunduran bu imamın önderlik hazîneleri ve Enbiyâ Aleyhimüsselâm’a yakınlık hazîneleri.

Bu velînin makâmı ilâhî minnetlerle ilgili hazînelerdendir. Onu yakınlık hazînelerinden temin eder ve dağıtır. O önderlik hususunda ebedîdir. Buradaki mertebesini de Enbiyâ Aleyhimüsselâm’dan te’min edip dağıtır. Peygamberlerin makam, mertebe, ilâhî vergi ve armağanlarından onun perdesi kaldırılır.

O’nunla konuşan dedi ki: Diğer velîlerin içlerindekine nispetle bu tabakanın da korkusu var mıdır?

Buyurdu ki: Eğer onun korkusu arz (yer) ehline paylaştırılsaydı, onları kaplardı. İşte bu tarif edilemeyecek kadar eşsiz ve benzersiz bir korkudur. Azîz ve Celîl olan Allah’ın heybeti kendisini öylesine zapteder ki, her tüyünü sarar. O’nun her damarı Sübhân olan Allah’ın azâmetinden çekinir ve ürperir. Onun gönlü artık eşsiz ve benzersizdir, kalbi de O’nun vahdâniyyet’i iledir. Allah’ın rahmeti onu kuşatmış, merhameti onu kaplamış, her ikisiyle de işlerinde bir tasarruf ve genişleme ortaya çıkmıştır.

Ebu Hureyre -radiyâllahu anh-, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-in şöyle buyurduğunu söylemiştir:

‘Yürüyün! Müferridler yarışı kazandılar!’

– ‘Yâ Resulellah! Müferridler de nedir?’ denilmesi üzerine şöyle buyurdu:

‘Onlar o kimselerdir ki, Allah’ın zikrine bütün benlikleriyle dalmışlardır. Bu zikir onlardan yüklerini indirmiştir, kıyâmet gününde hafif olarak gelirler.’ (Münâvî, “Feyzü’l-Kadîr”, c. 4, s. 92)

İşte onlar öyle kimselerdir ki, Ömer İbnü’l-Hattâb -radiyallâhu anh- den nakille söylendiğine göre; Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Azîz ve Celîl olan Rabb’inin, onların yine bu yönünü beyan ederek şöyle buyurduğunu söylemiştir:

‘Her kim benim dilememden dolayı benim zikrimle meşgul olursa, benden isteyenlere verdiğim en üstün şeyi ona veririm!’ (Tirmizî, Sevâbü’l-Kur’an, s. 25; Dârimî, Fedâilü’l-Kur’an, s. 6)

İşte O’nun dilemesinden dolayı O’nun zikriyle meşgul olduğu için, kendisine âit olan bu yer ve ilâhî nimetler ona verilir.

Şu halde onun meşgûliyeti olan ‘O’nunla O’nu zikretme’ nasıl gerçekleşir?” (“Hatmü’l Evliyâ’”, 8. Bölüm)



Muhyiddîn İbnü’l-Arâbî -kuddise sırruh- Hazretleri; “Velîlerin sonuncusu olan Hâtemü’l-evliyâ da, Âdem su ile toprak arasında iken velî idi.”  (“Fusûsu’l-Hikem ve’t-Ta’lîkat aleyhi”, s. 64)


Allah’ın Kendisinde
Gizlendiği ve “Ulü’l-Elbâb”ı Meydana Getirdiği Kul:

Hakîm et-Tirmizî -kuddise sırruh- Hazretleri “Kitâbu’r-Riyâze” isimli eserinde; Allah-u Teâlâ’nın bu kulunu nasıl bir himâye ile koruduğunu, ondaki şehvânî hareketleri nasıl yokettiğini ve onda zuhur eden bu aklın “Ulü’l-elbab” dan başka bir şey olmadığını çok açık bir biçimde beyân ederek şöyle buyurmuştur:

“Allah ile düşündüğünü, Allah ile konuştuğunu, Allah ile işittiğini, Allah ile baktığını ve Allah ile yürüdüğünü tasavvur dahi edemediğimiz bir kulun; dünya diyârındaki meşgûliyeti, eserleri ve hareketleri acaba nasıl olur!

O’nunla konuşan dedi ki: Bu nasıl olur?

Buyurdu ki: Allah’ın kendisinde gizlendiği bu kul; O’nun idâre ettiği, koruduğu, gözettiği ve kendi adına hareket ettirdiği bir velîdir.

Nitekim O, onun içindeki şehvetleri öldürüp, onu bizzat kendi ortaya koyduğu şeylerin içinde bulundurur. Onu kendi Nûr’u ile açıp, zorlukları kendisine kolaylaştırır. Onda Ulü’l-elbâb’ı meydana getirerek; sebepler, ilâhî himmet ve idrak husûsunda da kendisine istimdat eder. O da konuşurken hikmetle konuşup, tefekkürle açıklar. Bakarken ibretle bakar. Yürürken heybetle yürür. Tutarken kuvvetle tutar. O onun kalbini lüzumsuz düşüncelerden men eder, ilâhî tedbir ile ilgili işlerde de ondan selbeder. İşte bunların hepsi, hakikatıyla Kitap’ta ve haberde mevcuttur.” (“Kitâbu’r-Riyâze ve Edebü’n-Nefs”, Es’ad Efendi, nr.: 1312, vr. 10b-11a






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Muhyiddin-i Arabî Hazretleri’nin Hz. Mehdi as. Hakkındaki Görüşleri

Şuayb bin Salih temim (Horasanlı Seyyid) Kıyamı

Hz Mehdi as (Hatemul veli) hakkındaki ifşatlar (3)